17 Kasım 2009 Salı

Sıra Örtüleri




Şimdi bu resim olmadı sanki. Ama bakın ne güzel masa örtüleri var orada (ya da sıra örtüleri her neyse. Masa örtüsü denince yemek masası geliyor akla bazen). Her sırada bir adet masa örtüsü olur, sıradaki öğrenciler sırayla her cuma günü sıra örtülerini yıkamak için evlerine götürür ve muhtemelen pazartesi günü unuturlardı. Pazartesi günü bazı masalar kel kalır, anca salıya toparlanabilirdi. Bir de lastikleri vardı bu masa örtülerinin. Kaymayı önlemek ve masayla bir bütün olmalarını sağlamak için. İllaki kopardı tabi bunlar. Dikilirdi falan, şekli kayardı kısalta kısalta. Sıraya bol gelirdi bazıları, bazıları ise dar. Aslında temizlik açısından çok önemliydi bunlar. Sonuçta her hafta yıkanıyordu. Bir önceki teneffüs konulu yazımda da belirttiğim gibi bu da bir statü farkı yaratıyordu öğrenciler arasında. Çalışkan öğrencilerin sıra örtüleri temiz, lastiği güzel, üzerinde yazı olmayan, yırtık olmayan sıra örtüleriydi. Haylazların ise tam tersi... Sonuç olarak, sıra örtüleri (ya da masa...) ilkokulda unutamayacağımız bir diğer şeydi. Öf, duygulandım... :(

Teneffüste Bahçeye Çıkan İlk Öğrenci


Okulda yaşadığımız anılar, olaylar ve statü farkı yaratan detaylar, hayatımızda dönüm noktası yaratabilir bence... Özellikle ilkokulda. Egoyu kontrol altında tutabildiğimiz bu zamanımızda belki daha az başvuruyoruz böyle saçma şeylere ama ilkokulda bahçeye çıkan ilk öğrenci olmak bence herkes için bi dönüm noktasıydı. Bak. Git araştır büyük şirketlerin CEO'larını, genel müdürlerini. Ya da git girişimci insanlara, reklamcılara falan sor, hepsi hayatında bu dönüm noktasından dönmüşlerdir. Peki nasıl oluyor bu olay? Çıktık da ne oldu? Cevap basit. En hızlı, en güçlü, en akıllı, en cin siz oldunuz. Eğer kantininiz okul dışındaki bahçede bir yerdeyse sıraya ilk giren kişi oldunuz. En önemlisi de, sizden sonra bahçeye çıkan "ezikler"i bakışlarınızla psikolojik baskı altına aldınız. Kızların dikkatini çektiğinizi sandınız. O bir kaç saniye bulutların üzerinde uçma hevesi için belki de kafanızı gözünüzü yarma riskine girdiniz. Ama değmedi mi lan? Ha, itiraf et değmedi mi? Bahçe bomboş, ilk siz çıkmışsınız, bağırarak ortamdaki sesin yansıma değerini falan test ediyorsunuz. Ne güzel lan. Keşke egolarımızı tatmin etmek bu kadar basit şeylere bağlı olsaydı... Eğer hayatınızda teneffüse çıkan ilk öğrenci olmuşsanız, geleceğiniz hakkında endişe etmeyin. Siz lider özelliklere sahipsiniz.

15 Kasım 2009 Pazar

Domuz Gribi Yoktur!




Kesin ve kat'i yargılarda bulunmak, sonrasında tamir edilemez rezillikler bırakıyor biliyorum, ama bu ve benzeri konularda insanların yaşadığı olaylara bakıyorum da; şarbon, kene, kuş gribi falan filan... Bunlar artık yemiyor arkadaş. Domuz gribi imiş. Bu konuda kesin konuşurum artık. Yok!

Şarbon
Bu hastalığın laboratuvar çalışmaları sonucu ortaya çıktığı biliniyor. Bu hastalıktan en çok da zavallı uzak doğulular çekti. Nüfus çok olunca, yayılma riskinin de çok olduğunu anladılar ve büyük bir çalışmayla temizlediler. Şarbon var... ama yaratılmış bir şey.

Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ve Kuş Gribi
Kırım-Kongo kenelerle geçiyor işte. Çok fazla kişi ölmedi bu hastalıktan. Tarımcılık yapan bölgelerimizin çoğunluk olduğu yörelerde kene gayet normal bir hayvan olduğu için hastalık da bi acayip karşılandı zaten. Kuş gribi ise binlere tavuğun katledilmesine neden oldu. İkisinin alakası ise, keneyle beslenen tavuğun neden olduğu hastalığın keneden neden önce ortaya çıkması. Biliyorum çok yüzeysel ve cahilce tespitler gibi geliyor ama arada bir bağ kurmak için bilim insanı olmaya gerek yok sanki...

Domuz Gribi
Şimdi tabi domuz gribi denen olay bütün dünyada aynı anda çıkmış, karargah olarak da ülkelerin birbirlerine olan kapısı konumundaki hava alanlarını seçmiştir. Bir ülkeden diğer ülkeye geçen bir gribin en mantıklı sebebi de ancak böyle bir mantık çerçevesine oturtulabilirdi. Bu işten nemalanacak olan ilaç şirketi sahiplerinin ise kimler olduğunu henüz bilmiyoruz. Ama ortada çok çok büyük bir para olduğu kesin. Ha bir de halkları korku politikalarıyla yönetmek diye bir şey var tabi. Mesela sen korkmuyor musun bu virüsü kaparım diye. Korkuyorsun tabi. Bu kadar insan öldü denildi. Kötü film senaryosu gibi gelebilir ama, birkaç insan öldürmek, milyar dolarlara ve daha iyi bir korku politikasına değer onlara göre... Belki de ölmemişlerdir. Basın uyduruyordur. Satılık kalem mi yok anasını satayım... Kısacası, geçer. Unutulur gider. Sonra başkası gelir. Aldanmayın. Krizi fırsata çevirin. Biz çok tavuk eti yedik ucuza kuş gribi zamanında. Ne biliyim şimdi de domuz yiyin.